Çok eski bir yerleşim yeri olarak, Havran'nın bilinen ilk
ahalileri Lelegler ve Pelasglardır. M.Ö.546 'da Lydia Devleti, Persler
tarafından yıkılınca Havran Bölgesi de Pers egemenliğine girdi. M.Ö. 334
ilkbaharında Makedonyalı İskender ile Persler arasındaki savaştan galip çıkan
İskender tüm Mysia Bölgesi 'nin ( Uludağ ile Kaz Dağları arasındaki bölge)
hakimi oldu. M.Ö. 283 yılında kurulan Bergama Krallığı, bu bölgede hakimiyet
kurdu.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türklerin eline geçmiştir. 1175 de
Eskişehir Ovası'nda toplanan 100.000 Türkmen hiç bir sultandan emir almadan
Muğla, Denizli, Bergama ve Edremit havalisine gelerek kıyı kentlerine
yerleştiler. Bölgedeki dağlardan birine adı verilen Eybek Bey de bu akının
içinde yer almıştır..
1280 de Danişmend soyundan geldiği için bölgedeki Türkmenler
tarafından büyük hürmet gösterilen Karesi Bey, kısa sürede bölgede hakimiyet
kurdu. Böylece bölge kesin olarak Türklerin eline geçti.
1402 Ankara savaşında Osmanlı ordusu yenilip geri çekilince
Timur'un askerleri Bursa'ya girerek hazineye el koydu. Kazdağları'na saklanan
Osmanlı askerlerini ele geçirmeye çalışan Timur'un torunlarından Şeyh Nurettin
Mahmut emrindeki orduyla, bunları izleyip Havran'a geldi. Ele geçiremeyince de
yıllardır barış içinde yaşayan ve zenginleşen Havran ve çevresini talan edip,
yakıp yıktılar. Tahribat öylesine büyüktü ki, 1890'lara kadar Osmanlı
belgelerinde Havran bölgesi; 'Viraneli' kaydolundu. Daha sonraları onarılarak
güzelleştirilen şehre 'Huriler Diyarı' anlamına gelen HAVRAN ismi verilmiştir.
Antik dönemde Havranın adının ' Aureline' altın ülkesi olarak
anıldığı söylenir. Altının simgesi olan Au, Latince ' Avrum' dan gelmektedir.
Havran isminin zamanla Aureline' den 'Altın ülkesinden gelme' ihtimali de
oldukça yüksektir.
Osmanlı döneminde Havran Bölgesi, Edremit kadılığına bağlı büyükçe
bir köy (kariye) durumunda kalmıştır. Çanakkale Zaferinin kazanılmasında büyük
katkısı bulunan ve 276 kg top mermisini kaldıran Koca Seyit Onbaşı ile yine bu
savaşta kahramanca mücadele eden Ömer Çavuş Havranlıdır.
I.Dünya Savaşı sonrası Milli Mücadelede Havranlılar, Edremit
Kuvâ-yi Milliye Teşkilatına bağlı olarak kurulan Havran Heyeti ile yer almış,
Havran bölüğü ile Ayvalık cephesinde 172. Alay Komutanı Ali ÇETİNKAYA
komutasında diğer körfez halkı ile birlikte düşmana karşı mücadele etmişlerdir.
Buna rağmen 30 Haziran- 1 Temmuz 1919 gecesi Havran'a giren Yunan birlikleri, 6
Eylül 1922' de Balıkesir' i kurtaran Milli Müfrezenin Balya üzerinden körfez
bölgesine hareket eden bir kolu tarafından 8 Eylül 1922' de Havrandan
çıkarılmışlardır.
Havran 1 Nisan 1957 yılında 7033 sayılı kanunla İlçe olmuş, bu
kanuna binaen 1959 yılında İlçe teşkilatı kurulmuştur.
ÇANAKKALE KAHRAMANI KOCASEYİT
Çanakkale muharebeleri sırasında kaldırdığı 276 Kg.lik top
mermisiyle ünlenen ve tarihe geçen Kocaseyit 1889 yılında Havran ilçesinin
Çamlık(eski adı Manastır'dır) Köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Cuburoğulları
ailesinden Abdurrahman annesi ise aynı köyden Emine Kadın'ır. Aynı köyden Şakir
kızı Emine ile evlenerek beş çocuğu dünyaya gelmiştir.Cumhuriyet döneminde
'Çabuk ' soyadını aldı.
Kocaseyit Askerlik çağına gelince pek çok yaşıtıyla birlikte
üzerine topçu neferi olarak, Çanakkale'de bulunan ' Mecidiye Tabyası'nda görev
alır. Düşman donanmasının 18 Mart 1915 tarihinde başlattığı deniz harekatında
yaptıklarıyla tarihin seyrini değiştiren olaylardan birisini gerçekleştirir. Bu
tarihi olay şu şekilde anılmaktadır.
'Saat 05.30 sularında müttefik fildsundan bazı gemiler,
kendilerini son dakikalar içinde oldukça rahatsız eden Rumeli Mecidiye'sini
yeniden ve çok şiddetli bir ateş altına almışlardı. Takım Subayı Fahri
Efendi'nin emri ile sığınağa koştular. Ancak; geri kalanların bir kaçı tam
istihkamın içinde patlayan mermi cephaneliği uçurduğu zaman oluşan müthiş
basınçla yerlere yuvarlandılar. Bir kısmı şehit olan bu erlerin geri kalanları
arasında Çamlık köyünden Seyit de bulunuyordu. Kendine geldiği zaman karşısında
takım arkadaşı Ali'yi gördü. Başka kimse yoktu etrafta.
- Nerede arkadaşlar? Diye sordu.
- Arkadaşlar mertebelerini buldular. 14 şehit 24 yaralımız var.
Ayakta bir senle ben kaldık.
Seyit kalkıp denize doğru baktı. Düşman gemileri karaya iyice
sokulmuştu. Tabyanın içinde ise üçüncü toptan gayrısı yine toprağa gömülmüştü.
Seyit önce gemilere, sonra topa ve sonunda yerde duran 276 Kg.lik mermilere
baktı. Kendi deyimiyle mermi ona 'beni namluya sür'diyordu.
Arkadaşına 'Gel Ali ' dedi.'Yardım et de şu mermiyi sirtıma
alayım.'
Ali Önce topun eğilip yan yatmış metaforasına(top vinci) sonra da
arkadaşının yüzüne baktı. 'Kaldırımazsın Seyit' dedi. 'Bir deneyelim hele.
İlk mermi kısa düştü. Bir tane daha getirip nemluya sürdü. Bu
seferki de kısaydı. Fakat üçüncü mermi en öndeki geminin arka tarafında ve su
kesiminde patladı. Bu gemi Ocean'dı ve dümen tertibatı bozulduğu için derhal
orasını harmanlamaya başladı. Etrafındaki gemiler kaçıştılar. Seyit dördüncü
mermiyi almaya giderken etraf sakinleştiği için sığınaktan çıkan Batarya
Kumandanı Hilmi Bey yanında iki Alman subay ile araya geldi.
-Senmiydin Seyit? Vurdun gemiyi.. dedi
Dördüncü mermi boşa gitti. Dümensiz seyreden Ocean herkesin
gözleri önünde arkadan bir mayına çarparak kısa sürede sulara gömüldü.'
Kocaseyit'in muharebenin mukadderatının değişmesinde büyük önemi
bulunan başarısı kısa sürede duyuldu. Kendisine mükafat olarak onbaşılık
rütbesi takıldı. Ve isteği olup olmadığı sorulunca ' çift tayın' istedi. Ancak
arkadaşlarının yanında çift tayın yemeği onuruna yediremedi ve birkaç gün sonra
çift tayından vazgeçti. Daha sonraki günlerde fotoğrafını çekmek isterler. 276
kg.lık top mermisini o günkü gibi sırtına alması lazımdır. Ancak birkaç defa
denemesine rağmen kaldıramaz.O tehlikeli zamanda mermileri kolaylıkla
basamaklardan topa çıkaran bu kahraman o gün mermiyi yerinden bile
oynatamamıştır. Kendisine sorulduğu zaman iman gücüyle vatan aşkıyla kendisine
kuvvet geldiğini, o zaman bu mermiyi nasıl kaldırdığını kendisinin de
anlayamadığını söylemişti. Fotoğraf çekmek için tahtadan bir mermi yaparak o
tarihi günü ebedileştirmişlerdir.
Harbin sona ermesiyle memleketine dönen Seyit Onbaşı, bundan
sonraki günlerini köyünde geçirmiştir. Odun kömürü yaparak Havran'a pazara
götürür, geçimini öyle temin edermiş. Daha sonraki yıllarda Havran'da Hacı
Osmanoğullarının zeytinyağı fabrikasında hamallık yapmıştır. 1939 yılında
zatürreye yakalanmış ve Aralık ayında köyünde vefat etmiştir.
SEYİT ONBAŞI İLE İLGİLİ BAZI BİLGİLER
Koca Seyit'in Aile nüfus kayıt örneği. Koca Seyit 1305 (1889)
Balıkesir Havran Çamlık Köyü'nde (köyün şimdiki ismi Koca Seyit Köyü)
doğmuştur. Soyadı kanunundan sonra "Çabuk" soyadını almıştır. Koca
Seyit'in ilk eşi Emine Çabuk'tan 2 kızı dünyaya gelir. Biri Ayşe diğeri ise
Fatma'dır. Büyük kızı olan Ayşe Nine 15.06.1327 yani 1911 yılında doğmuştur.
Koca Seyit 1914 yılında seferberlikle askere katılır. Askere giderken kızı Ayşe
3 yaşındandır. 1918'de Birinci Cihan harbi sona erip evine döndüğünde ise kızı
Ayşe 7 yaşına basmıştır. Genel itibariyle, askerden döndüğünde kızının 9
yaşında olduğu hakkındaki bilgiler yanlıştır. Kızı Fatma ise 1338 yani 1922 yılında dünyaya gelmiştir. İlk eşi
Emine vefat edince Koca Seyit tekrar evlenmiştir. Seyit'in yeni eşi Hatice
Çabuk'tan ise Ramazan, Osman ve Abdurrahman isimli 3 oğlu dünyaya gelmiştir.
Koca Seyit'in tüm evlatları vefat etmiştir. Son olarak kızı Ayşe
Nine 2007 yılı Ekim ayında hayata gözlerini yummuştur. Abdurrahman oğlu Seyit'in askeri künye kaydı. 1914 de askere
müdâhil olmuş ve 1918'de terhis olmuştur. Çanakkale Savaşları boyunca Müstahkem
Mevki Kumandanlığı'nın emrinde Ağır topçu sınıfında nefer olarak görev
yapmıştır. Birliği, duhulü rütbesi vb. bütün bilgileri belgede yer almaktadır.
Seyit Onbaşı'nın savaştan sonra "Odunculuk" yaparken
çekilmiş bir fotoğrafı. Savaştan sonra köyüne dönen Koca Seyit, odun keserek ve
bu odunları Edremit'e ve Havran'a götürüp satarak geçimini sağlamıştır. Sonraki
yıllarda Zeytin fabrikasında hamallık yapan Koca Seyit, fabrikada hastalanmış
ve işten çıkarılmıştır. Hayatının geri kalan kısmında ise ayakkabı yamayarak
yaşamını sürdürmüştür
Koca Seyit askerden döndüğünde kızı Ayşe, babasını tanıyamamış
günlerce alışamamıştır. Ayşe Nine, yaşı ilerleyince kendisine oğlu bakar.
Çanakkale'ye sığmayan Koca Seyit'e bakamayan milletimiz, onun emaneti olan
kızına iyi bakmıştır. Vefasını geç de olsa göstermiştir. Ona ziyaretler eksik
edilmemiş ve yardımlar yapılmıştır. Hasta olduğunda tüm vatandaş ve
bürokratlarımız destek olmuştur.
Fotoğrafta görüyorsunuz ki duruşu bile asildi; başı, babası gibi
hep dik duruyor.
Hastalığı, yorgun vücudunu taşımakta zorlanmış, 26 Ekim 2007 Cuma
günü vefat etmiş ve babasının yanına kavuşmuştur. Ninemize Allah'tan rahmet
diliyoruz.
Koca Seyit, Havran'da zeytin fabrikasında hamallık yapmıştır.
Fabrikada hastalanmış ve çıkmıştır. Akciğerindeki rahatsızlığı artmış, 1 Aralık
1939 yılında vefat etmiştir. Resimde gördüğünüz mezarıdır.
Bu orijinal fotoğraf 1915 yılında Rumeli Mecidiye Tabyası'nda
çekilmiştir. Resimde görüldüğü gibi topçu neferleri beyaz mintan giymişlerdir.
Topçu neferleri topun etrafında toplanmış vaziyetteler ve komutanlar da
görülmektedir. Top atışa hazır hale getirilmiştir. Topun gerisinde ise hartuç
kovası görülmektedir. Topun etrafında 17 asker 3 subay görülmektedir. Resmi
dikkatli incelediğinizde topçuluk adına sizlere birçok ayrıntıyı gösterecektir.